Bahsegel 664 Giriş Keyfini Kaçırmayın! 🎊

Geniş Oyun Seçenekleri: Slot oyunları, masa oyunları ve canlı casino seçenekleri. Geniş Oyun Seçenekleri: Kullanıcılar, spor bahisleri, casino oyunları ve canlı oyunlar dahil olmak üzere çeşitli seçenekler bulabilir. Betpuan556, online bahis ve oyun severler için geniş bir içerik yelpazesi sunan popüler bir platformdur. 5 Genel bahis oynamak put a bet f. Örgütün uyuşturucusunu yurtdışına götüren Fikret BEKTAŞ, uyuşturucuyu Almanya’da yakalattığını söyleyince PKK'nın üst düzey adamları tarafından örgüt içinde yargılanmış, onu haksız bulmuşlar ve zararları olan 300.000 DM. Kl. :66) 5. Sanık Abdullah ÖCALAN Esasa ilişkin savunmasında: Sanık, davanın esası hakkındaki savunmasının temelinde isyan gerçeği kadar sonuçlarının bilimsel ele alınışına ağırlık vermenin büyük önem taşıdığına inandığını belirterek, Cumhuriyet Başsavcılığının Esas hakkındaki mütalaasının iddianamenin bir özeti olup, kendisinin ilk savunmasından kapsamlı alıntılar yapmakla birlikte aynı sonuca gittiği, kişi ve örgüt olarak geçirilen değişimi samimi bulmadığı, bir çıkmazı ifade ettiği, dolayısıyla eylemlerin yoğunluğu, çokluğu ve halen manen de olsa örgütle bağının devamlılığını da belirterek TCK'nun 125. maddesiyle cezalandırmayı öngördüğünü, En üst resmi yetkililerce de son “Kürt isyanı “ olarak değerlendirilen PKK önderlikli bu isyanın gerçekten hangi tarihi geçmiş kadar toplumsal koşulların ürünü olduğunu değerlendirilmediği, olayları bireysel terör boyutuna indirmenin mantıklı olmadığı gibi yanlış sonuçlara ve çıkmazı derinleştirmeye götüreceğini, 1970 Türkiyesi’nin ciddi bir sosyal patlamayı yaşadığı, yasal düzeni zorladığı, hem 12 Mart 1971 hem de 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesiyle açığa çıktığını, yasallığın ciddi şekilde zorlanarak beraberinde 27 Mayıs askeri müdahalesi sonucu nisbi demokratik özelliği olan Anayasayı budamayı ve 1982 antidemokratik özellikleri yaygın olan Anayasanın getirilmesiyle sonuçlandığını, 1980 öncesi iktidar, muhalefet, sağ-sol tüm partilerin yasadışı ilan edilmiş olduğunu, PKK'nın da bu dönemin yasadışı bir hareketi olarak doğup ağırlıklı olarak Kürtlerin toplumsal gerçeğine dayalı iyi araştırma, propaganda ve giderek eylem hareketi olarak geliştiğini, çıkışın yasal değil meşru olduğunu, özellikle 1982 Anayasasına dayalı olarak geliştirilen “dil yasağı”na kadar varan ağırlaştırılan bir baskı sistemine karşı isyanın yasal olmamakla birlikte meşruiyetinin önemle göz önüne getirilmesi gerektiğini, temel sloganlarının “bağımsızlık ve özgürlük” olarak belirlendiğini ve buna göre genel program ve eylemliliğe https://trcasinoplay.online/2025/01/08/31443664 yöneldiklerini, PKK'nın bu yaygın eylemliliğin başta gelen sorumlularından biri olmakla beraber, “Kürt sorunu“nun tartışmasını Ankara’da önünde bulduğunu, yine “Kürt hareketi” ile Kuzey Irak'ta olup bitenleri de öğrendiğini, bu iki yönlü etkilenmeden giderek etkileyen bir güç konumuna geldiğini, Özce, PKK'nın düşünce ve eylem olarak yasalar açısından ne kadar sorumlu tutulsa da, dayandığı toplumsal zemin, içindekilerin kişilik özellikleri, direniş tarzı ve uygulanan baskı biçimlerinin de sorumlulukta önemli pay sahibi olduklarını, demokratik bir toplumda ve devlet yapısında bu tür isyana yatkın toplum ve bireylerin bu yaygınlıkta ve şiddette ortaya çıkmayacaklarını, slogan ve programlarının böyle ayrılıkçı ve sert olmayacağını beyan ederek; PKK’da dönüşümün bir çıkmaz değil bir gereklilik olduğunu, Sovyet sisteminin 1990’lara doğru çözülüşünün en az 200 yıl önceki Fransız ihtilali kadar demokratik dönüşüm üzerinde etkide bulunma potansiyeli taşıdığını, başta doğu Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde demokratikleşme yönünde gelişmelere yol açtığını, nasıl Sovyet Ekim devriminin Türkiye’nin ulusal kurtuluşunda en önemli dış katkıya yol açmışsa, bu çözülüşün de yanı başındaki Türkiye ve diğer Türki Cumhuriyetler üzerinde soğuk savaş döneminden kalma ve demokratikleşmeyi zorlaştıran statükodan uzaklaştırma yönünde o kadar derinden olumlu gelişmelere yol açtığını, bu yıllarda tam bir demokratik hareketlenme sürecine çok sancılı da olsa girildiği, yasalara pek yansımasa da sosyal ve siyasal dokunun hızla kabuk değiştirdiğini, Kürt toplumunda da bunun adeta devrimsel bir biçimde “serhıldanlar” olarak yaşandığını, Kürt objektifliğinin yasal olmasa da fiili olarak devletin en üst kademelerinde tanındığını, bunun önemli bir demokratik adım olduğunu, PKK’nın dönüşüm gerçeğinden bahsederken, her şeyden önce dünya ve ülke çapında bu gelişmelere objektif olarak dayandıklarını, PKK’nın kuruluş yıllarının; soğuk savaşın katı ideolojik kamplara ayrılmış Kürt objektivitesini ağır bir inkar ve iradesizliği yaşadığı statükocu yıllar olduğunu, ayrıca anarşik yanı ağır basan, demokratikleşmeyi pek tanımayan gençliğin sağ-sol kamplara alabildiğine parçalandığı bir sürecin damgasını taşıdığını, hem program hem eyleminde bu yıllardaki dogmatik, ideolojik yaklaşımla, gençliğin radikal çıkışının derin izlerinin olduğunu, 1990’lar da dünya genelinde bir çok örgüt yapısında olduğu gibi Türkiye’nin partiler ve örgütsel yapısında da kaçınılmaz olarak dönüşüm yaşandığını, PKK’da da yaşanılan ağır çatışma ortamı nedeniyle bu yönlü gelişmelerin ortaya çıktığını, kendisinin bu yıllarda PKK program ve eski propaganda sloganlarını terk etmesi ve yeni arayışlara girmesinin bu nedenlerle bir çıkmazı değil bir kaçınılmazlığı ifade ettiğini, PKK’da örgüt ve eylem anlayışında bir iç savaş yaşadığının gerçek olduğunu, PKK’nın öncülük ettiği eylemliliğin düzenli ve temel stratejiye ve taktiklerine uygun bir gerilla benzeri savaş olarak geliştiğini söylemenin zor olduğunu, hele hele en üst düzeyde sorumlu olarak, çatışma tarzının kendisinin istediği doğrultuda geliştiğini sanmanın büyük yanlışlık olacağını, olsa olsa Kürt toplumsal gerçeğindeki ağır feodal yapının aşiret-aiIe, dinsel gerilik biçiminde parçalanma ve çelişkilerinin yüzyıllardan beri süregelen tortularının PKK içinde can bulması ve kendini konuşturmasıdır demenin daha doğru bir sosyolojik değerlendirme olacağını, katılım gösteren herkesin kendine göre “kanun benim” anlayışından hareket ederek feodal kurallara bile ters gelen bir çok tutum ve eylem içine girdiklerini, özellikle 1987’de köy korucularına yönelim adı altında hiç yönelinmemesi gereken sivillere ve bu arada kadın ve çocuklara, çatışmalarla ilgisi olmayan kişilere yönelim olduğunu, tam bu noktada PKK’nın sınırlı da olsa ideolojik ve siyasi yanları bir tarafa bırakılarak “aydınlar kaybetti”, “köylülük iktidar oldu” adı altında partinin gerçek özünü tasfiye edip ele geçirdikleri olanakları hem partinin gerçek temsil gücünü hem de halkı bireysel etkileri altına almak için bir iç çatışmayı dayattıklarını, kendisinin bunu temelde öncülük eden kişiler nedeniyle “dörtlü çete” olarak tabir ettiğini, 1987-1997 arasında bu temelde şiddetli bir savaş verdiğini, bunun şüphesiz genel sorumluluğunu kaldırmayacağını, ama ahlaki, siyasi, örgütsel ve eylemsel tavrının anlaşılması açısından büyük önem taşıdığını, PKK’yı en zor duruma düşüren eylemlerin daha çok bu süreçte ve kontrolü kendi ellerinde tutan bu tip şahıslar eliyle işlendiğini, bu tip şahısların kırsal alanın kendilerine sağladığı avantajları iyi kullanarak bildiklerini uyguladıkları ve çoğunlukla yalanla üstünü örttüklerini, bu hususların resmi devlet raporlarında da yoğunca görülmekte ve değerlendirilmekte olduğunu, bu kişilerin sırf etkili olmak için en yanıbaşındaki yoldaşını, halktan yardımcı dostlarını bile ucuz bahanelerle cezalandırmaktan geri kalmadıklarını belirterek, Esas hakkındaki mütalaada 1990’lı yıllar madem böyle bir iç mücadeleyi yaşadığı halde neden en çok tahribat ve kayıpların yaşandığına dayalı kapsamlı bir liste verildiğini, çatışmaların en çok içte ve dışta bu yıllarda yoğunlaştığı göz önüne getirildiğinde sorunun cevap bulacağını, özellikle 1993-1996 devlet bünyesinde de kontrolden çıkmanın yaygın yaşandığı, bir çok faili meçhul kayıplarda bu durumun önemli payı bulunduğu, devletin gücünün yasadışı kullanıldığının resmi “Susurluk Raporu”nda açıkça dile getirildiğini ve halen açığa çıkmamış bir çok çete odağından bahsedildiğini, “30.000 kişinin katili, bebek katili” gibi sıfatların adaletsiz ve gerçek dışı bir yaklaşım olup reddettiğini, eri başta gelen sorumlulardan olduğunu, ama tek sorumlu olmadığını, Cumhuriyetin kuruluşundan onwin güncel giriş 2025 beri Türkiye’nin, içte demokratikleşmeme, dışta da gücüne göre önderlik edebilecek rolünü oynamamasında Kürt sorununda gereken bilimsel demokratik yaklaşımı gösterememenin temel neden olduğunu, çıkmaz ve çatışmada ısrarın gelecek yüzyılın da kaybı olacağını, eğer klasik anlamda Kürt sorununun demokratik ve kültürel yaklaşımdan uzak ele alınması halinde bu çıkmazın, dolayısıyla çok güçlü bir alt yapı kazanmış çatışma ortamının derinleşerek devam edeceğini, bu durumda; 1. Askeri silahlı çatışmanın kurumsallaşarak devam edeceği, PKK’nın düşük ve orta düzeyde bir savaşı rahatlıkla sürdürebileceği, ordunun da daha fazla bu işe girerek geçen 15 yılın çok ötesinde önümüzdeki yüzyıla yayılabileceğini, 2. Başta bölge Kürtleri olmak üzere Ortadoğu ve dünya Kürtlerinin çeşitli ve sıraladıkları stratejik güçlerce yönlendirilerek Türkiye karşıtlığının geliştirileceği, savaş ve çıkmazın derinleşmesinin belki de Türkiye’yi hedef haline getireceği, başta komşu ülkeler olmak üzere Türkiye ile sorunu olan herkesin hem kendi Kürtlerini hem de yoğun mültecilikle yanına çektiklerini politize edip çıkarları için kullanacaklarını, 3.Çıkmaz ve çatışmanın derinleşmesinin ekonomik faturayı daha da ağırlaştıracağını, 4.Eğitim ve kültürel gerilemenin kaçınılmaz olduğunu, 5.Çıkmaz ve çatışmanın süregitmesi, Türkiye’nin özellikle demokratik gelişmesini nasıl şimdiye kadar frenlemiş ve çarpıtılmışsa, bu haliyle artarak devam edeceğini, devlet yapısında arzulanan demokratik yönlü değişimlerin olmayacağını, 6.Mevcut çıkmazın dış politika üzerinde de etkili olduğunu, özellikle Avrupa’nın kendi çıkarlarına dayalı demokrasi gerekçelerini göstererek istediği gibi davranmakta olup AB’ye bu nedenle girilemediğini, sorunun demokratik bir tarzla aşılamamasının nasıl içeride büyük olumsuzluklara yol açıyorsa dışa doğruda istenilen atılıma da imkan vermediğini beyan ederek Sorunlara demokratik çözümün Türkiye’nin kazanılmış geleceği olabileceğini, özce geleceğin olası çözüm sonuçlarının; 1. Kürtlerin demokratik Cumhuriyetle bütünleşmesi geliştikçe bunun askeri anlamda da karşı tehditten stratejik bir güç kaynağına dönüşeceğini, içte ve dışta PKK’nın askeri savaş olanaklarının çözümle birlikte Türkiye’nin hizmetine gireceğini, karşılığında verilenin ise artık dünyanın her tarafında verilen doğal demokratik ve kültürel haklar olacağını, kolay ve en masrafsız çözüm derken bunu kastettiğini, “en kolay ve en zor barış” deyiminin burada kendini gösterdiğini, dev boyutlu askeri masraflardan kurtulma, acı ve kayıpların durması, başka bir çok güce tavizkar olmamak kadar karşılarında güçlü pozisyonda olma, içte tıkanmanın aşılmasıyla çok güçlü ekonomik, sosyal, siyasal, -kültürel gelişme süreçlerine girme, dış politikada başta Avrupa olmak üzere bir çok mevzie girme ve gerçekten bölgede lider ülke konumuna yükselmenin bu çıkmazdan ve çatışma ortamından kurtulma ile yakından bağlantılı olduğunu, Türkiye’nin stratejik olarak tehlike arzeden birçok odaklar karşısında çözümle birlikte güç kazanmasının işin can alıcı özünü teşkil edip geleceğin kurtarılması derken bunu kastettiğini, 2. PKK’nın askeri sorun olmaktan çıkmasının Kürt sorununun siyasal çözümünün yolunu açacağı ve beraberinde siyasi sorun olmaktan çıkması anlamına da geleceği, devletin bütünlüğünü ve birliğini zorlamaktan ona güç verme sürecine girileceğini, devletle demokratik bütünleşme yolu açıldıkça devlete karşı konumun aşılacağını, PKK’nın tüm iç ve dış merkezleri ile kurumlarının anlamsız hale gelerek tehlike olmaktan çıkacağını, 3. Çıkmazda ve çatışma sürecinde ileri çapta devlete yabancılaşmış, ters düşmüş Kürt halk yığınlarının da bu Çözüm tarzıyla rahat kazanılacağı, Kürtlere uzanacak barış ve dostluk elinin büyük birlikteliğe ve kaynaşmaya götüreceğini, 4. Sorunun çıkmaz ve çatışma sürecinden kurtulmasının ekonomik olarak gelişmenin önünü alabildiğine açabileceğini, 5. Türkiye’nin siyasi koşullarında ve Anayasal hukukunda Kürt sorununun en pratik çözümünün demokratik ve kültürel haklarını kullanmadan geçtiği, çıkmazın böyle aşılacağı ve şiddetle artık bir yere varılamayacağının dava dolayısıyla daha iyi anlaşılmış olduğunu, demokratik ve kültürel kimliğin iyi anlaşılması gerekli olup siyasi kimlikten farklı olduğunu, daha çok devletle özgür yurttaş ve özgür toplum temelinde demokratik birliği ifade ettiğini, 6. Cumhuriyetin kuruluşundan beri demokratikleşmenin bir engeli haline getirilen ve gittikçede ağırlaşan sorunun demokratik çözümünün en çok Türkiye genelinde siyasi yapının da demokratikleşmesinde kilit rol oynayacağını, 7. İç çıkmaz ve çatışma ortamının demokratik çözüm yolunun en çarpıcı etkisini dışa açılımda göstereceğini, ağır ekonomik ve siyasal sorunlarını çözmüş güçlü ekonomik ve demokratik yapısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politika adımlarının daha başarılı sonuç vereceği, en başta AB'ne üyeliğin sorun olmaktan çıkıp bunun gerçekleşeceğini beyan edip, Sonuç olarak; İmralı sürecinin tarihi bir başlangıç olabileceğini, uzun bir tarihi süreçten gelen ve gerçekten önemli toplumsal nedenleri olan bu isyanların doğru bir değerlendirmesinin yapılarak çıkarılacak dersler ışığında PKK önderlikli son “isyan hareketi”ni gerçekten “son” haline getirmek mümkün ve gerekli olup savunmalarında bunun gerekçelerini ortaya koymaya çalıştığını, sorunların çözüm yolunun artık demokratik sistemin geliştirilmesinden ve çizilecek çerçevesinden geçtiğini, bu konuda savunmasında alıntılar yaptığı Anayasa Mahkemesi Başkanının 37. kuruluş yıldönümünde yapılan konuşmasının umut verici olup, demokratik ve kültürel haklarında temelini teşkil ettiğini ve çözüm yolunu gösterdiğini, girilen doğrultunun bu olduğunu, demokratik Türkiye Cumhuriyeti ve onun demokratik Anayasasının bunun somut ifadesi olacağını beyan etmiştir.

Selim'in zorla saltanattan indirilmesi ve ayanlarla yapılan “Sened-i İttifak”tan beri her türlü şiddeti, devrimi, karşı devrimi, darbeleri kendi içinde neredeyse iki yüzyıldır yaşamakta olduğunu ve şiddetin artık çözümleyici değil, zorlayıcı, engelleyici olduğunu, hatta kendisini aşırı tekrarladığının da tarihi bir gerçek olduğunu, şiddetin artık Cumhuriyetin gündeminden kesin kalkması gerektiğini, Türkiye’de tüm kesimlerin konsensüs sağladıkları en temel konunun bu olduğunu, kimsenin sorunların şiddetle çözüleceğine inanmadığını, bunun açık ve tarihten en büyük dersi çıkarmış görünen ve büyük zor gücüne rağmen bu gücün etkisini ancak yaratıcı, çağdaş bir demokrasiye yönlendirmede kullanan ve açıkça 90 ortalarından beri MGK konseptleri ile yürütülen, içinden geçmekte olduğumuz tarihi aşamayla da kanıtlanmakta olduğunu, ordunun en demokratik görünen partilerden daha duyarlı demokrasinin ölçütlerini hatırlattığını, demokratik aşamanın karşısında bir tehdit değil, tersine sağlıklı aşama yapmasının ve işlemesinin teminat gücü aşamasında olduğunu, aşağı yukarı diğer tüm ağırlıklı siyasal, ekonomik ve sivil kuruluşların da açık ifade etmeseler de bir büyük demokrasi arayışında olduklarını, anlamlı bir demokratikleşmeden kaçınan kesimin olmadığının da, aşamanın tarihi değerini ortaya koyduğunu ifade ederek, Kürt sorununun, ayrılma değil Cumhuriyet ile demokratik birlik sorunu olduğunu, bu bağlamda çeşitli seçenekleri gözönüne getirdiklerinde ayrı bir devlet seçeneğinin hem maddi temeli hem de fayda anlamında bir çözüm yolu olmadığı iddiası olsa bile, pratik değerinin en zayıf yol olduğunun görüleceğini, ikinci seçenek olan federasyon, otonomi gibi seçeneklerin kısmı bir uygulama özelliğine sahip olup Türkiye’deki Kürtler açısından durumun daha önemli farklılıkları olup, lehçe farklılıklar kadar Kürt-Türk içiçeliği olan bölgelerin durumu, Doğu’daki Kürt nüfusunun en azından bir katı kadar Batı’da bulunmasının federasyon ve otonomi tezinin de maddi temelinin elverişsizliğini gösterdiğini, üçüncü seçeneğin demokratik çözüm yolunun olduğunu, şimdiye kadar pek açıkça ifade edilemeyen teorik ve pratik yolları ile tartışılmayan aslında dünya çapında çok önemli sorunlara çözüm olan bu yaklaşımın Türkiye’de gündemleşmemesinin büyük bir şanssızlık kadar, demokrasinin tutarlı, ciddi gelişmemesinin bir sonucu olduğunu, halbuki Kürt problemine en ideal yaklaşımı demokratik kuram ve zengin pratikte görmek, rahatlıkla ideale yakın çözümleri üretmenin mümkün olduğunu, aslında Cumhuriyetin kuruluşunun buna tarihi temeli verdiği gibi Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı’ndaki konuşmasının da çözümün bu yolda aranması gerektiğini gayet açık ortaya koyduğunu, İsviçre örneğinde olduğu gibi Avrupa'nın ve dünyanın birçok devletlerinde bu yolla çözüme ulaşıldığı halde Türkiye açısından en acı veren, neden dünya politikalarından ders çıkaramadığımız, ideale yakın bir çözüm imkanının var olduğu halde neden değerlendiremediğimiz sorusu olduğunu, birçok sorunda olduğu gibi hep isyan ve bastırmanın sanki tek yolmuş gibi davranıldığını, bunu Kürt sorununa ilişkin açmak gerektiğinde: ya ayrılık, isyan, buna karşı ya bastırma ve inkar yolunun seçildiğini, halbuki her iki yaklaşımın da çok denendiği halde verdiği muazzam acı kayıpları bir yana bırakıldığında bir çözüm gücü olmadığı gibi, sorunu ve toplumu çok ağır sorunlarla yüzyüze bırakmış olduğunu dile getirerek, gerek Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ve sonraki yapısına ilişkin, gerekse de önemli bir son dönem isyanına çeyrek yüzyıldır neredeyse başlayan ve son 15 yıldır savaş boyutunda süren bir isyanın önde gelen sorumlusu olarak vardığı tarihi sonucun demokratik laik Cumhuriyetle bu çok ağırlaşmış sorunun, adı ne konulursa konulsun ancak kanıtı da ortaya çıkan demokratik birlik çözümü olduğunu, demokratik birlik çözümünün Türkiye’nin geleceği olduğunu vurguladıktan sonra, Demokratik birlik çözümü için tezler, başlığı altında, 1- Çözümün, ülke bütünlüğünü, ortak vatan gerçeğini daha da güçlendireceği, Bu konuda iddianamede Kürdistan’a dayalı bir devlet kurulması istenildiğinin, program ve konuşmalarından alıntılara dayanılarak belirtildiğini, bunun doğru olduğunu, ama her ilke ve programın yaşamda denendikten sonra ve bizzat savaş boyutunda bir mücadeleden geçtikten sonra uygulama değerinin daha iyi anlaşılacağını, dünyanın benzer iddialarla ortaya çıkan birçok gücünün sonuçta pratik yolun farklı olduğunu görüp değiştiklerini, zorla kurulan birliklerin dağıldığı gibi yapay anlamlı, temeli olmayan ayrı blackjack online üniteler, birimlerin de birleşmekten kaçınamadıklarını, kocaman Sovyet sisteminin çözülürken 70 yıl sonra başta Avrupa Birliği olmak üzere Dünya çapında birçok birliğin kurulduğunu, ayrılık istemekle, hatta ayrılığı gerçekleştirmekte, arzulanan hedefe ulaşılamayacağını, birlik yararlıysa en son bunun hükmünün geçerli olacağını, 2- Çözümün, Demokratik Cumhuriyetin siyasal birlik ve bağımsızlık çerçevesinde olacağını, İddianamede Cumhuriyeti parçalamaktan da bahsedilse, program ve konuşma ifadelerinde buna benzer kanıtlar ortaya konulsa da, tarihin, dünya halklarının ve bizzat mücadelelerinin kendilerine öğrettiği ve çoktandır kabul ettikleri Cumhuriyetin, demokratik karakteri ile birlikteliğin en doğru olduğu kadar, mümkün pratik çözüm yolu olduğu, 3- Kürt toplumundaki dil ve kültür özgürlüğü, sorununun can alıcı yönünü teşkil etmekte olduğu, 1.ve 2. tezlerin sorunun bir vatan ve devlet yaratma olmadığını, vatanda özgür yaşamla devletle demokratik birlik olduğunu, bunun için tarihsel, siyasal ve anayasal zeminin açık olduğunu, iyi niyetli ve cesur yaklaşımların asgari demokratik ölçütler içinde kurulduğundan varolduğu sanılan sorunların o kadar da ağır olmadığı ve aşılacak cinste olduğunu ortaya koyduğunu, bununla birlikte dil yasağı ve kültürel özgürlüğün önündeki engellerin, sorunun en özgün yönünü oluşturduğunu, bu özgün yön üzerinde yoğunlaşamamanın çok karmaşık bir durum yarattığını, siyasal boyutla kültürel boyutun karışmasına ve sorunun birçok yanlış ifade tarzı ve beraberinde uygulamalara hatta isyanlara yol açabilmiş olduğunu, bunun bir talihsizlik olduğu kadar bilimsel yaklaşamamanın, dokumatik ideolojik yaklaşımın acı sonuçları olduğunu, dolayısıyla dil ve kültür özgürlüğüyle ifade etme araçları önündeki engellerin ortadan kaldırılmasının, sorunun yaşadığı karmaşayı aşmak kadar birçok yanlışı, korkuyu dolayısıyla tepkileri de kaldıracağını, ayrılık ve zayıflık yönünde değil, birlik, zenginlik ve güçlenme temelinde tarihi çözümü ve gelişmeleri beraberinde getireceğini, 4- Askeri ve silahlı güç yaklaşımlarının çözüm için anlamını yitirdiği ve terk edilmesi gerektiği, Şiddetle varılacak bir yol kalmadığı gibi, artık şiddetin gereksiz olup, sadece çıkmazı derinleştirdiği, tahribat ve acıyı artırdığı, sonuçta aynı noktaya gelindiği için bir an önce terk edilmesi gerektiği, 5- Başta PKK olmak üzere yasadışı konumda olan birçok örgütün barışla birlikte normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlaması gerekeceği, Silahlı çatışma ortamının ortadan kalkmasının yıllardır yasadışı konumda olan birçok örgütü demokratik ortamla bütünleşmeye iteceğini ileri sürdükten sonra; Sanık kişisel durumuyla ilgili olarak, çocukluk ve gençlik yıllarını ve PKK örgütünü nasıl kurduğunu anlattıktan sonra, kronolojik olarak bu yılları değerlendirdiğinde, yaşam çizgisine ta köyden beri damgasını vuran fazla tanımlanmamış, ama giderek bilimsel olmaya çalışan bir özgürlük anlayışının hakim olduğunu, PKK öncülüğündeki eylemliliklerindeki sorumluluğunun açık olduğunu, ama kendisinin eylem anlayışını izah etmeye yetmeyeceğini, yaşamının en zor sürecinin genelde isyan, özellikle de militanlık adına ortaya çıkan kişi ve yapıların tahribatını asgariye indirmek çabaları olduğunu, bunu sık şu örnekle dile getirdiğini: “Çingeneye paşalık vermişler.

Sweet bonanza indir

Orada eylem fikri askeri öğrencilerden gelir, eylemi bizim kahraman çocuklar yapar, onlar gider gürültüye. Açıkça İran, Urumiye ‘de “Şehit Mustafa Şaman Pastar Merkezi’nde PKK'lıların askeri eğitim gördüklerine, “Salmas Pastar Merkezi’nde” kamplarının bulunduğunu, Urumiye-Kuşlarge -İslamabat’ta Azat Amadi’nin İran yetkilerinin izin belgeleri ile PKK'nın ağır silahlarını depoladığını, keza Urumiye Kurane köyünde de örgütün silah deposunun bulunduğunu, Urumiye-Pervazı-Mahabat Mahallesinde de örgütün lojistik deposunun bulunduğunu, bütün bunların İran İstihbaratının izin belgesi ile kurulduğunu açıkça belirtmişlerdir. Sanık Abdullah ÖCALAN savunmalarında, Diyarbakır Cezaevi’nde örgüt elemanlarının, ölüm orucunda ölmesi üzerine Eruh ve Şemdinli baskın eylemleri kararlarını aldıklarını, kendisinin talimatıyla da, örgüt üyelerinin uyguladığını anlatmıştır. C. Savcılığınca alınan 22.02.1999 günlü ifadesinde: PKK örgütünün kurucusu olduğunu, örgütün önderliğini yaptığını, kendi, önderliğinde Türkiye toprakları üzerinde silahlı bir mücadele başlattığını, başlangıçta Kürdistan Devleti kurmak gibi bir kavramları olduğunu ancak gelişen süreç içerisinde müstakil bir Kürt Devleti kurmak değil de, Kürtlerin de cumhuriyetin kuruluşunda rol almış bir halk olarak Özgür olduğu bir ortam içerisinde birleştirilmesi ve bu temelde ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel özgürlüğünü elde etmiş olarak birarada yaşayabileceği sonucuna vardığını, MED Televizyonunda 13.12.1998 günü, “Kendinizi yakmayın, sizi yakanları yakın” şeklindeki konuşmanın kendisine ait olduğunu, bu konuşmanın özgürlük temelinde bir arada yaşama düşüncesine de aykırı olduğunun farkında olduğunu, ancak bu konuşmayı ağır bir ortam içerisinde yaptığını, yine 25.12.1998 günlü MED Televizyonu’nda intihar eylemleri ile ilgili yaptığı konuşmanın kendisine ait olduğunu ve bu konuşmaları duygusallıkla yaptığını, 18.06.1998 günlü Panel Programı’nda geçici köy korucuları ile ilgili yaptığı konuşmanın doğru olduğunu, korucuların üzerlerine en çok gelen grup olduğunu, kendilerine saldırdıkları için korucuların hedef alındığını, PKK’nın şiddet anlayışında sivil vatandaşlara yapılan saldırıların çok olduğunu, bilhassa 1987 yılından sonra yoğunlaştığını, yarı çete anlayışı olan bu saldırıları kendisinin tasvip etmediğini, önüne geçmek için büyük mücadele verdiğini ancak başarılı olamadığını, PKK’nın terör eylemlerinden en fazla zararı bölge halkının gördüğünü, başlangıçta bölgenin özgürlüğü için ortaya çıktıklarını, ancak daha sonra kendilerine katılımlar olduğunu, bölgede öteden beri süregelen düşmanlıkların olması, Şemdin SAKIK gibi, Kör Cemal gibi, Şahin BALİÇ gibi, Cemil IŞIK gibi, PKK’dan yönetimi ele geçirenlerin baskılarını ve eylemlerini daha duyarlı bölge halkı üzerinde yoğunlaştırdıklarını, kendisinin buna sonuna kadar karşı koyduğunu, hatta bu şekil eylemleri gerçekleştirenlerden bazıları (Kör Cemal Kod) Halil KAYA, (Hogir Kod) Cemil IŞIK, (Mete Kod) Şahin BALİÇ gibilerini cezalandırdığını, Şemdin SAKIK’ı da cezalandıracağı sırada ellerinden kaçtığını, suçlu görülen şahısların merkez komutasınca yargılandıklarını, yargılanma sonucunda kendisinin özel onayıyla cezaların infaz edildiğini, kendisinin özel onayının önemli kişiler için alındığını, cezalandırmaların ARGK Yönetmeliği çerçevesinde yapıldığını, Terör eylemleri sonucu meydana gelen ölü ve yaralı sayısı ile ilgili bilançonun doğru olup, ölü ve yaralı sayısının belirtilenden de daha fazla olabileceğini, bu olayların emrini kendisinin verdiğini, sorumluluğun kendisine ait olduğunu, 1993 yılındaki ateşkesle ilgili olarak bu tarihte Celal TALABANİ’nin Şam’a geldiğini, kendisine Özal’ın ateşkes konusunda talebi olduğunu ilettiğini, böyle bir beklentisi olduğunu söylediğini, daha önceden bazı gazetecilerle yaptığı röportajlarda da bu izlenimi edindiğini ve bunun üzerine 15 Mart 1993 günü Celal TALABANİ ile birlikte ateşkes ilan ettiğini, Örgütün mali kaynaklarının büyük çoğunlukla Avrupa’dan bağış ve kampanyalardan elde edilen gelirler olduğunu, vergilendirme adı altında para toplandığını, 1991-1993 yılları arasında bölgedeki mütahitlerden yüzde itibariyle bir miktar örgüte gelir adı altında para alındığını, Körfez Savaşı’nda kuzeye doğru sürülen insanların bıraktıkları, silahları topladıklarını ve bir kısmını da para ile satın aldıklarını, PKK tarafından kullanılan Strella füzelerinin Yunanistan temsilcisi Rozalin Kod Ayfer KAYA’nın yardım kampanyası oluşturup, kiliselerden ve kendilerine yakın halktan topladıkları paralarla 20 adet Strella füzesini tüccar vasıtası ile Sırbistan’dan satın aldıklarını ve kendilerine Kuzey Irak’ta teslim edildiğini, yine örgütün kullandığı Sam 6 ve Sam 7 füzelerini Kuzey Irak’taki boşluktan yararlanarak temin ettiklerini, PKK’nın siyasi görüşüne uygun propaganda yapmak amacıyla MED Televizyonunu kurduklarını, finansını bağış yoluyla temin ettiklerini ve toplanan paraları yasal hale getirmek için vakıflar kurduklarını ve bu televizyonda çalışan kişilerin örgüt elemanları olup gönüllü olarak çalıştıklarını, Kendisinin bilgisi dahilinde PKK örgütünün uyuşturucu kaçakçılığı yapmadığını, ZAROS bölgesi dedikleri Van ve Hakkari bölgesinde yapılan uyuşturucu ticaretinden oradaki sorumlularının, bu uyuşturucu ticaretini yapanlardan pay aldıklarını, bunun dışında örgütün, uyuşturucu ticareti ile iştigal etmediğini, kendisinin uyuşturucu ticaretine karşı çıktığını, 1995 yılında Lahey’de kurulan ve merkezi Brüksel’de olan Sürgünde Kürdistan Parlamentosu’nun kurulmasını desteklediğini, bu parlamentonun 65 üyesi mevcut olup 12 tanesinin PKK Temsilcisi olduğunu, diplomasi alanında faaliyet göstermek ve Avrupa’daki birçok kişi ve kuruluşlar için rahatça ilişki kurabilecekleri legal ve kabul görmüş bir oluşum meydana getirmek için kurulduğunu, PKK örgütünün klasik anlamda siyasi parti olmaktan öte parti, ordu ve cephe şeklinde teşkilatlandığını, kendisinin örgütte genelde APO Kod adıyla anıldığını, yazışmalarda Ali Fırat Kod adını kullandığını, ayrıca yurtdışı temsilciliklerinin olduğunu, yine örgüte bağlı Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği (YAJK) örgütünün olduğunu, emrinde Avrupa dahil 3.000 kadar örgüt elemanının olduğunu, 1979 yılında Suriye’ye geçtiğini, Filistin örgütü ile irtibat kurarak bu örgütten demokratik cephe-kimliği temin edip, bu kimliklerle Lübnan’a geçtiklerini, Filistin örgütünün kendilerine Bekaa vadisinde kamp yeri verdiğini, HELVE adı verilen bu kampın daha sonra ismini Mahsun Korkmaz Akademisi olarak değiştirdiklerini, 1992 yılında tekrar Suriye’ye geçtiklerini, burada El Muhaberat elemanı Ağa Kod Mervan Zerki ile ilişki kurduklarını, bu şahsın Suriye İstihbaratı ve Devleti ile aralarında bir halka oluşturduğunu, Suriye’ye geldiklerinde evler satın aldıklarını veya kiraladıklarını ve daha sonra bu evleri parti okullarına çevirdiklerini, Suriye’de bulunduğu süre içerisinde Ali Ammar adına tanzim edilmiş Demokratik Cephe kimliği ile dolaştığını, 1992 yılı sonunda 9 Ekim 1998 yılına kadar ağırlıklı olarak Şam’da kaldığını, 09 Ekim 1998 günü Rozerin kod Ayfer KAYA ile birlikte Suriye’den çıkış yapıp Yunanistan’a geldiklerini, o zamana kadar PKK'ya dost olduğunu ifade eden Yunanistan’ın iltica talebini kabul etmemesi nedeniyle, Yunanistan’dan ayrılıp Moskova’ya geldiklerini, Rusya’da kalmasını DUMA’nın kabul etmesine rağmen Rusya Başbakanının karşı çıkması nedeniyle 33 gün sonra Rusya’dan ayrılmak zorunda kaldığını, bazı İtalyan milletvekillerinin daveti üzerine yanında Roma temsilcisi Ahmet YAMAN olduğu halde Rus yolcu uçağı ile Roma’ya geldiklerini, İtalya’da siyasi iltica talebinin kabul edilmesini beklerken, tutuklamanın gündeme geldiğini, daha önce gerek İtalya gerekse Avrupa Devletleri’nin her gün yüzlerce Kürt’ün siyasi bile olmayan iltica taleplerini kabul ederken kendisinin siyasi olan iltica talebini kabul etmediklerini, giderek üstündeki baskıyı artırdıklarını, kaç kurtul şeklinde kendisine karşı bir tutum göstermeye başladıklarını, bu baskılar karşısında İtalya’da toplam 66 gün kaldıktan sonra 16 Ocak 1999 günü İtalya’dan ayrıldığını, ayrılmadan önce Rozalin vasıtası ile Güney Kıbrıs’tan kırmızı pasaport temin ettiğini ve tekrar Moskova’ya geldiklerini, Moskova’nın ters tutum takınması sonucu 29 Ocak 1999 tarihinde Rusya’dan ayrıldıklarını, Yunan gizli servisine ait uçakla tekrar Yunanistan’a geldiklerini, Yunanistan yetkililerinin karşı çıkmaları sonucu tekrar kendisini uçakla Minsk Havaalanı’na bıraktıklarını, burada da kabul görmemesi üzerine sonuçta mecburen tekrar Yunanistan’a dönme gereğini duyduğunu ve oradan da kendisini Kenya’ya götürdüklerini, Yunanistan’ın PKK örgütü ile ilişkilerinin, Suriye’nin PKK örgütü ile ilişkilerine benzediğini, 1988 yılında Lübnan’da Badovas ve Nagazakis ziyaretleri ile bu ilişkilerin başladığını, 1994 senesinde Yunanistan’da PKK örgütünün kamplarının açıldığını, Lavrion kampında PKK'lı gençlere daha çok ideolojik eğitim verildiğini, ayrıca bomba eğitimi yapılan Dimitri Elen Kampının olduğunu, bu kampın sorumlusunun Mahir Kod Fethi DEMİR olduğunu, ayrıca Yunanistan’da küçük grupların yerleşmesi için evlerin bulunduğunu, Yunanistan’da sivil kurumlardan, kiliselerden ve sendikalardan para yardımı aldıklarını, İran’da Urumiye’de bir hastanelerinin mevcut olduğunu ayrıca İran-Irak sınırına yakın ve İran topraklarında kalan kamp yerlerinin olduğunu, Ermenistan’da temsilciliklerinin bulunduğunu, Almanya’da çok sayıda demek ve temsilciliklerinin olduğunu, Avrupa’nın kendisini Türkiye’ye karşı kullandığını, Türkiye’yi ve kendisini karşı karşıya getirirken, Türkiye’nin de önünü kesmeyi hedeflediğini, insan haklarından çok sık bahseden Avrupa’nın kendisini kullanmak suretiyle çok kan dökülmesine sebep olduğunu ve sonuçta insan haklarını işletmeyerek iki yüzlü olduğunu gösterdiğini, bu nedenle Avrupa’yı kınadığını, kendisinin sebep olduğu eylemler nedeniyle yüz binlerce Kürt’e siyasi olmadığı halde iltica hakkı tanırlarken kendisinin PKK örgütünün başı ve bir numaralı siyasi adamı olduğu halde kendisine siyasi sığınma hakkı tanımadıklarını beyan etmiştir.

Ebru Arzu ERDAL (Reni Kod) (Kl:37, Dz: 1)’deki anlatımında net bir şekilde (Dara Kod) adlı militanın örgüte ihanet ettiği bahanesiyle sanık Abdullah ÖCALAN’ın onayıyla ölümüne karar verildiğini ve infazı da kendisinin gerçekleştirdiğini söylemiştir. Keza Emirgan YAZGAN, Tahir BAŞKIR da aynı doğrultuda beyanlarda bulunmuşlar ve ilaveten uyuşturucu kaçakçılarından örgüte vergi adı altında para toplandığını, toplayan örgüt üyelerine de (Gözlük kod) adı verildiğini de sözlerine eklemişlerdir. 288) PKK terör örgütünün uyuşturucu ticareti yaptığını; Hakkı KITAY (Kl.:11 ve 39’daki ifadelerinde) örgüt ifadelerinde Selim ÇÜRÜKKAYA'nın kendisine örgütün Diyarbakır ve Bingöl illerinde esrar ve eroin işlerinin olduğunu, bunların naklini istediğini, ayrıca PKK'nın da geçişler ve sevkiyatta yardımcı olacağını belirtmesi üzerine uyuşturucu işine girdiğini ve uyuşturucuları Almanya’da pazarladıklarını, örgütle, anlaşması uyarınca uyuşturucudan elde edilen paraların büyük bir bölümünün PKK’ya verildiğini açıklamışlardır. Ayrıca Paris Kriminoloji Enstitüsü Raporu’nda da uyuşturucu kaçakçılığının yurtdışı bölümünün PKK doğrultusunda faaliyet yürüten dernekler ve bunlara bağlı paravan şirketler ve kuruluşlarca yürütüldüğü, yurtdışında bu nedenle mahkemelere sevk edilen 503 kişiden 315’inin de tutuklandığı belirtilmiştir.

Betturkey ne zaman acilacak

Metrobahis canlı bahis ve casino sistemine, ücretsiz üyelik avantajını kullanarak giriş sağlayabilirsiniz. Bahis sektöründeki en kaliteli ve güvenilir altyapıları kullanan bu site, çok yeni bir site değil ve bu alandaki tecrübesi her gün ileri gitmesine vesile oluyor. Bu uygulamalar sayesinde günün her saatinde siteye giriş yapabilir ve oyunlar üzerinden yüksek oranda kazançlar elde edebilirsiniz. Sektörün en çok kazandıran ve en güvenilir bahis siteleri arasında yer alan Forvetbet online bahis ve casino sitesine üye olarak sizlerde çok küçük yatırımlar ile yüksek kazançlar elde edebilirsiniz. Çeşitli limitlerde yer alan kartlardan birden fazla limitinize uygun şekilde kart seçebilirsiniz. Düzen ve tasarım olarak oldukça işlevsel bir şekilde ayarlanan bu bölümde kolayca kuponunuza maç ekleyebilirsiniz. Çünkü dünya çapında önemli bahis kuruluşları kolayca yeniden aktif olmaktadır. Bahis severlerin ve casino oyuncularının vazgeçilmez sitelerinden biri olmaya devam eden bu bahis bürosu, sizlere kesintisiz hizmet vermek için adresini güncellemektedir. Şu anda siteye gitmek için kullanılan tek bağlantı sizlere sunduğumuz linktir.

20’nin üzerinde spor dalı ve lig yer alıyor. Bu bonusu hesabınızdan çekebilmek için bonusun 11 katını en az 2.00 oran üzerinden spor bahislerinde çevirmeniz gerekmektedir. Kupona birden fazla karşılaşma eklerseniz her bahsin oranı en az 1.50 olmak zorundadır. Çünkü daha sonra yapacağınız işlemlerde bu bilgilerin doğruluğu tekrar teyit edilmesi gerekebilir. Betebet üzerinden yaptığınız işlemlerde hiçbir aksaklık yaşamazsınız. Türkiye’de bahis yapmak isteyen kişiler buna uygun zeminler üzerinden işlem yapabilir. Bu girişi sağlamak için resmi sosyal medya hesaplarını değerlendirmek yeterli olmaktadır. Özellikle de BTK kapsamında engel olmadığı için Twitter, Instagram ve Facebook hesaplarından bağlantı sağlanmaktadır. Genelde ise bu durum BTK tarafından yapılan engelleme ile beraber gerçekleşmektedir. Bunun en büyük sebebi ise site yapılan adres güncellemelerini ve yenilenen giriş adresini Twitter üzerinden duyurmaktadır. Bütün bunların ve özel etkinliklerin duyuruları resmi Twitter hesabından yapılmaktadır. Hesabınıza yaptığınız neredeyse her para yatırma işlemine karşılık alabileceğiniz yatırım bonusları, spor bahisleri veya casino oyunlarında yaşadığınız kayıpların belirli bir kısmını iade eden günlük kayıp bonusları ve yeni üyelere verilen özel bonuslar.Bu bonus kampanyası kapsamında tek seferde en fazla 500 TL alabilirsiniz. Bu yeni bonus sistemi önceki bonuslara göre fazlasıyla kazançlı. Malum günümüzde yayıncı kuruluşlar haklı olarak fiyat politikalarını orta seviye gelir sahibi ailelerin durumuna göre ayarlar. Sitenin üyelerine vermiş olduğu bonuslar arasında bedava bonuslar, yatırım yöntemine göre değişiklik gösteren yatırım bonusları, hoş geldin bonusları ve kayıp iade bonusları gibi farklı tarzlarda bonuslar vardır. Zaten uzun yıllardır vermiş olduğu hizmet geniş bir kullanıcı kitlesine oyun imkanı sağlamaktadır. Betgaranti canlı bahis sitesinin vermiş olduğu yeni üyelere özel 20 freebet ya da 20 free spin güncel kampanyasını yatırımsız deneme bonusu veren siteler olarak kabul etmek mümkün. Haftanın 7 günü ve günün 24 saati üyelere aktif olarak hizmet veren müşteri hizmetleri; canlı destek, e-posta ve sosyal medya üzerinden hizmet vermektedir. Durum böyle olunca ülkemizde lisanslı veya lisans sahibi olmadan hizmet veren birçok bahis platformu spor bahisleri üzerine yoğunlaşan seçenekleri alternatifler arasına eklemiştir. Site spor bahisleri, canlı bahis, canlı oyunlar gibi hizmetlerinin bu lisans çerçevesinde yürütmektedir.

Bahis sitesi, faaliyetlerini Curacao eGaming tarafından verilen lisans ile sürdürür. Betebet online bahis ve casino sitesi, bu oyunları oynatabilmek için bilindiği üzere lisansını Curacao hükümetinden almıştır. Curacao Gaming Authority lisanslı olduğu için bünyesinde yer alan her işlem ayrıcalıklıdır. Bu durumu hızlı şekilde gerçekleştiren önemli bahis kuruluşları içerisinde yer almaktadır. Şu an aktif olarak Android ile iOS işletim sistemleri üzerinden giriş olanağı yer almaktadır. Betebet Giriş Canlı bahis sitesi dünya çapında en çok tercih edilen yasal bahis kuruluşları içerisinde yer almaktadır. Dünya çapında güncel adresi en çok beklenen bahis kuruluşlarından biri olarak Betebet öne çıkmaktadır. Türk bahisçiler iddaa üzerinden düşük oranlar ile bahis yapmak yerine Betebet bahis sitesinden üyelik açarak bahislerini yapmaya devam etmektedir. Dışarıdan bakıldığı zaman genellikle bahis sever üyelerin tercih ettiği bir kategoriye benzeyen sanal oyunlar kategorisi, casino sever üyeler tarafından da oldukça yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Zaten tarih boyunca da bu oyunlar ve spor yayıncılığı birbirini yukarıya doğru itmiştir. Sağlamış olduğu güncel olanaklar ile birlikte yabancı bahis siteleri kullanıcılar tarafından ilgi görmektedir. Türkiye sınırları içerisinde bilindiği üzere yabancı bahis siteleri belirli aralıklarla çevrimdışı kalmaktadır. Son olarak canlı bahis siteleri arasında en fazla canlı bahis yapılabilecek spor dalı bulunan 1xbet’te tamı tamına 112 spor dalı canlı bahis kısmında bulunmaktadır. Ayrıca, sitenin mobil uyumlu olması ve sosyal medya hesapları üzerinden kullanıcılarıyla etkileşimde bulunması, Betlike’in kullanıcı memnuniyetini artıran özellikler arasında yer alır.


Connected News:

kralbet guncel giris casinoper 534 betturkey canlı destek https://trcasinoplay.online/2025/01/08/38542684 22bet mobile site